-
Bugün : 30 Nisan 2024       


Anasayfa

Haberler

Dosyalar

Yazilar

Ziyaretci Defteri

Resimler

Videolar

Forum

Kullanıcı : Şifre : Güvenlik :669641 Hatırla : Gizli :

  Yozgat Birlik Beraberlik Dünyası Forum || Kıssadan Hisse
   İmam-ı Azamın DEHRÎ İLE MÜNAZARALARI

| Word belgesi olarak kaydet

Bozkurt
[Genel Sorumlu]



Mesaj sayısı : 34
Giriş sayısı : 172
Konu puanı : 0  Toplam P : 0
Konuya Puan ver
Üye bilgileri

(çok sevdiğim bir ibretlik olay)

İmâm-ı A'zam'ın Hammâd bin Ebî Süleymân'dan ilim tahsîl ettiği sıralardaydı. O zamanki Bizans'ın hâkim olduğu Anadolu tarafından bir dehrî yâni dünyânın kadîm olduğunu ve bu dünyânın bir yaratıcısı olmadığını iddiâ eden bir kimse, İslâm diyârına geldi. Anlattığı birçok aklî delillerle dünyânın bir yaratıcısı olmadığını söyleyip Allahü teâlânın varlığını inkâr etti. İslâmiyeti tam olarak bilmeyen bâzı müslümanlar onun hîlelerine aldanıp İslâmiyetten ayrılmaya başladı. Dehrî, İslâm âlimleriyle münâzara etmek istediğini bildirerek meydan okudu. İmâm-ı A'zam hazretlerinin hocası, dehrî ile münâzara edip onun bozuk fikirlerini çürütmek için karar verdi. Ancak eğer yenilirsem İslâm dînine büyük zarar hâsıl olup fesâdı bütün dünyâya yayılacak diye de endişe ediyordu. Hammâd bin Ebî Süleymân bu düşüncelerle yatağına uzanıp uyuduğu zaman rüyâsında bir hınzırın (domuzun) gelip, bir ağacın bütün dallarını yediğini ve o ağacın yalnız gövdesinin kaldığını, o anda ağacın içinden bir arslan yavrusunun çıkıp o hınzırı parça parça ettiğini gördü.

Sabah olunca genç talebesi Nûmân bin Sâbit, hocası Hammâd'ın rahmetullahi aleyh huzûruna girdi. Hammâd bin Ebî Süleymân müslümanları îmândan uzaklaştırmaya çalışan dehrîden ve gördüğü rüyâdan bahsetti. Nûmân bin Sâbit hocasının gerek dehrî sebebiyle, gerekse gördüğü rüyâ sebebiyle üzüntülü ve endişeli olduğunu gördü. Hocasına üzüntüsünün sebebini sordu. Hocası her şeyi anlattı. Genç yaşta olan Ebû Hanîfe hocasına; “Elhamdülillâhi teâlâ. Rüyâda gördüğünüz domuz, o pis ruhlu dehrîdir. Ağaç da ilim ağacıdır. Dalları o dehrînin hile ve tuzaklarına kapılan müslümanlardır. Ağacın gövdesi sizsiniz. O arslan yavrusu da benim. Allahü teâlânın yardımı ile ben onu yenerim.” dedi.

Hammâd bin Ebî Süleymân ve İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe münâzara için insanların toplandıkları meydana gittiler. Dehrî her zamanki gibi kürsüye çıkıp karşısına birisinin çıkmasını istedi. Daha çocuk denecek kadar genç olan İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe onun karşısına çıktı. Dehrî İmâm-ı A'zam'ı görünce hakâret etmeye başladı. İmâm-ı A'zam; “Hakâreti bırak söyleyeceğini söyle de görüşelim.” dedi. Dehrî, İmâm'ın cesâret ve aceleciliğini görünce hayret ederek, ona şöyle dedi: “Var olan şeyin başlangıcı ve sonu olmamak mümkün müdür?” İmâm-ı A'zam şöyle cevap verdi:

“Sayıları bilir misin?” Dehrî; “Evet.” deyince, İmâm-ı A'zam; “Birden önce hangi sayı vardır?” dedi. Dehrî; “Birden önce bir şey yoktur.” dedi. Bunun üzerine İmâm-ı A'zam buyurdu ki: “Mecâzî olan bir yâni bir sayısı sözünden önce bir şey olmayınca, hakîkî bir olandan önce nasıl bir şey olabilir?” Bu söz üzerine dehrî başka sorular sormaya başladı. Aralarında şu konuşmalar geçti: Dehrî dedi ki: “Hakîkî bir olanın yüzü hangi taraftadır? Çünkü her şey yönlerden yâni sağ, sol, ön, arka, üst, alt yönlerinden bir yerde bulunur?” Ebû Hanîfe; “Mumu yakınca, ışığı hangi taraftadır?” diye sordu. Dehrî; “Mumun ışığı her tarafta aynıdır.” dedi. Bunun üzerine İmâm-ı A'zam; “Mecâzî olan bir nûrun, ışığın hâli böyle olursa, dâimî ve ebedî olup, eni boyu olmayan, göklerin ve yerlerin nûru olanın hâli nasıl olur?” buyurdu. Dehrî cevap veremedi.

Dehrî yine dedi ki: “Her var olanın muhakkak bir yeri vardır. O'nun yeri neresidir?” İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe biraz süt getirtip; “Bu sütte yağ var mıdır?” buyurdu. Dehrî; “Evet vardır.” dedi. Ebû Hanîfe; “Yağ bu sütün neresindedir?” diye sorunca, dehrî; “Hiçbir yerine mahsûs değildir?” dedi. İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri; “Yok olanın bir hâli böyle olursa, göklerin ve yerlerin yaratıcısı dâimî ve ebedî olanın hâli niçin böyle olmasın?” buyurdu. Dehrî yine cevap veremedi.

Dehrî son olarak; “Şimdi O ne iş yapmakla meşgûldür?” diye sordu. İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri buyurdu ki: “Sen bana bütün suâlleri kürsüden sordun. Ben hepsine cevap verdim. Şimdi sen oradan bir kerecik inip benim yerime gel, ben kürsüye çıkayım ve oradan cevap vereyim.” dedi. Dehrî kürsüden inip Ebû Hanîfe kürsüye çıktı ve; “Allahü teâlâ senin gibi bir müşebbihi yâni Allahü teâlâyı diğer varlıklara benzeten kimseyi kürsüden indirir, benim gibi bir muvahhid yâni Allahü teâlâyı her bakımdan tek ve bir bilen bir kimseyi kürsüye yükseltir. Şimdi O'nun işi budur.” buyurdu ve Rahmân sûresinin yirmi sekizinci âyet-i kerîmesinin sonunu okudu. Kendi sorduğu sorulara verilen cevaplar karşısında susan ve âciz kalan dehrî, İmâm-ı A'zam'a kendine soracağı soruların sorulmasına tahammül edemeyerek, söyleyecek söz bulamadı.


--------------------
..
23.05.2008 22:34:51
                    Facebook'ta Paylaş                    

     

Foruma Açılan son 5 konu & Benzer konular
Açan
Forum istatistikleri
İmam-ı Azamın DEHRÎ İLE MÜNAZARALARI..
Bozkurt
Forumdaki 13 Kategoride 46 Forum var, Bu forumlara açılan 207 Konuya 31 Cevap yazıldı..
Üye :  Misafir : 2 Toplam : 2 Rekor : 87 kişi 11.01.2023 11:34:09
Aktif Üyeler Aktif üye yok..
Genel Sorumlu - Yönetici - Forum Yöneticisi - Editör - VIP Üye
İyiki Doğdunuz Nice yıllara.. » cetin , 

YOZGAT 2007 © Copyright yozgatli.org
YOZGAT © 2007 Aspsitem YOZGATLI
Bu sayfa: 0,20 saniyede yorumlandı.